İş Hayatında Duyguların Yeri ve Önemi

Hepimiz günlük yaşamımızda birçok farklı duygu yaşamaktayız. Bir söz, bir bakış, bir davranış, bir tutum, bir durum, bir olay karşısında hissettiğimiz sevgi, öfke, minnet, korku, eleştiri, saygı, nefret, pişmanlık, iyilik, beklenti, sakinlik, kıskançlık, endişe, gıpta, sevinç, hoşgörü, hayal kırıklığı, inkar, kötülük, acıma, üzüntü, panik, sağduyu, çaresizlik, tiksinti, güven, değersizlik, neşe, kaygı gibi olumlu veya olumsuz duygular, kendimizi ifade etmemizde önemli yer tutmaktadır.

Duygularımız ve bunların psikolojik, davranışsal ve fizyolojik etkileri; psikoloji, sosyoloji, biyoloji, felsefe gibi alanların uzmanlarınca araştırılmaktadır. Literatürde; dünya çapında 154 farklı duygu olduğu belirtilmekte, duygu çarkları, duygu analizi için duygu sınıflandırması, algoritmalar, duygu sözlükleri oluşturulmaktadır.

Duygular genel anlamda; olaylar karşısında bireyin neler yapabileceğine, bireyin harekete hazır olmasına, önceliklerini belirlemesine ve planların yapılmasına öncülük eder. Duygulara eşlik edenler ise bedensel değişimler, duygusal ifadeler (sözel ve sözel olmayan) ve hareket tarzlarıdır.

Duygu, Türk Dil Kurumu’na göre şu anlamlara gelmektedir: 1. Duyularla algılama, his, 2. Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim,  3. Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği, 4. Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik.

“Bir duygu hem zihnin hem de vücudun aktifliği ya da pasifliğidir.”(*), “Bir duygu her zaman varoluş gücümüzde bir artış ya da azalıştır ve bundan başka bir şey değildir.(*) sözlerinden hareketle iki kavram üzerinden iş hayatında duyguların yeri ve öneminden bahsedeceğiz:

Duygusal dayanıklılık” kavramı; hayatta başımıza gelenlerle mücadele edebilme, eğilsek de kırılmadan ayağa kalkabilme veya mücadele edemeyeceğimiz durumlarda da olanı kabullenme yetisine sahip olmak olarak tanımlanmıştır.

Duygusal emek” kavramı ise; sergilendiğinde insanlar tarafından fark edilen mimiksel ve bedensel duyguların yönetilmesidir.

Duyguların sadece zihinsel değil, bedensel durumu da ifade ettiğini düşündüğümüzde duyguların bizi hızla tehlikelere karşı hazırlık almaya ittiğini, aynı zamanda çevremizdeki sosyal etkileşimlere de tepki vermemizi sağladığını belirtebiliriz.

Duyguların yönetimine iş hayatı açısından baktığımızda; çalışanların iş yerindeki verimlilik ve performansları, iş ortamına olan bağlılıkları, karar anları, özetle tüm davranış ve tutumları duygular tarafından yönetilmektedir. Duygularını iyi yönetenlerin, varoluş güçlerinin artacağını ve çalıştıkları işyerine daha çok katkı sağlayacağını belirtmek mümkündür.

İş ve duygu çalışma hayatında genellikle, birbiriyle karıştırılmaması gereken iki olgu olarak algılanmaktadır. Oysa bireyler işe gelirken duygularını da beraberinde getirmektedirler.

Çalışma ortamında duygular, bireyin işine, iş arkadaşlarına, yöneticilerine, müşteriye, paydaşlara karşı beslediği duygular olarak geniş bir yelpazede ortaya çıkabilmektedir.

İşyerini ve paydaşları derinden etkileyen duygular; tüm çalışanların işini yaparken o işin gerektirdiği şekilde karşı tarafla uygun ilişkiler kurarken duygularını denetlemesi, düzenlemesi, yönetmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Her çalışanın olaylara yaklaşımı, tutum ve davranışı farklıdır. Duygusal dayanıklılık becerisi yüksek olan ve duygusal emek yönetimine dikkat eden çalışanlarda; olaylar karşısında negatif duyguların bastırılmasına, empati kurulmasına önem verilmesine, samimi ve tutarlı davranışlarda bulunulmasına dikkat edilmesi gerekmektedir.

İşyerinde samimi, içten ve doğal olarak sergilenen olumlu duygular, olaylara karşı tutum ve davranışların da olumlu olmasını beraberinde getirecektir.

Bu bağlamda çalışanın kendi duyguları ile kurum tarafından kendisinden beklenen duygular arasında uyum sağlayacak şekilde “duyguların yönetilmesi” konusunda işbirliği içerisinde hareket edilmesi ve “varoluş gücünün” artırılması büyük önem taşımaktadır.

Çalışanların ve kurumların duygusal dayanıklılık ve duygusal emek kavramları bağlamında samimi, içten ve gerçek duygulardan uzaklaşıp samimi olmayan, yüzeysel duygulara yönelmeleri halinde zamanla varoluş gücündeki azalma; iş stresi, iş tatminsizliği, duygusal yorgunluk vb. sonuçlarla birlikte tükenmişlik ve yabancılaşma olarak istenmeyen sonuçlar olarak kendini gösterebilecektir.

İş hayatında yaşanan stres ve olumsuz duygularla birlikte duygusal emeğin etkin yönetilememesi sonucunda duygusal dayanıklılığın zayıflaması ile birlikte kendini güçsüz hisseden çalışanda “tükenmişlik” ortaya çıkabilmektedir. Diğer bir deyişle “yıpranma”, “başarısızlık”, “ümitsizlik” ifadeleri ile açıklanan bir “duygusal yorgunluk” söz konusu olabilmektedir.

Ayrıca; kurumun beklediği ve çalışanın gösterdiği duygular arasında uyum olmaması halinde “İşe yabancılaşma”, “Örgütsel bağlılığın azalması”, “İş-Aile çatışması”, “Rol çatışması”, “İşten ayrılma niyeti”, “Yüksek düzeyde stres”, “Sağlığın bozulması” olarak sayabileceğimiz problemlerle de karşılaşılabilmektedir.

İş hayatında duyguların doğru yönetilmesi, duygusal dayanıklılık ve duygusal emek açılarından bireysel ve kurumsal olarak yapılabileceklerden bazıları şöyle sıralanabilir:

  • Daha işin başında yani meslek seçiminde; yapılmak istenen mesleğin gerektirdiği duygu gösterimi ile gerçek duyguların uyumlu olup olmadığına bakılmalıdır.
  • Monotonluktan kaçınmakla beraber kapasiteyi, sınırları aşan ve gerek fiziksel gerekse duygusal açıdan zorlayıcı işlere dikkat edilmelidir.
  • İşyerinde empati geliştirme eğitimlerinin düzenlenmesi ile kurum içi ve kurum dışı müşterilerin, paydaşların gereksinim, istek ve duygularını anlamak ve duygularını onlarla uyumlu hale getirmek önemlidir.
  • Kurumlar, çalışanlarına duyguların önemi, duygusal dayanıklılık ve duygusal emek hakkında geniş çaplı bilgi vermelidir.
  • Çalışanlar işlerini yaparken samimi ve doğal davranmaları konusunda teşvik edilmeli ve duygusal çelişkiyi azaltıcı çalışmalar yapılmalıdır.
  • Tükenmişlikle nasıl mücadele edileceği ve başa çıkma yöntemleri hakkında çalışanlar bilgilendirilmeli, farkındalık sağlanmalıdır.
  • Kurum yöneticilerinin bu konularda çalışanlarına desteğini hissettirmesi, samimi davranışları ve çabası çok önemlidir.
  • Bireysel ve kurumsal anlamda sağlıklı bir iletişimin varlığından bahsetmek için; çalışanlar ve yöneticiler arasında karşılıklı olarak “Duygu paylaşımı” yapılarak, birbirini “Anlamak” ve “Anlaşılmak” gerekmektedir.

Kaynaklar:

  • Yakup Atlı, Nagehan İlhan, “Duygu Analizi İçin Yeni Bir Sözlük; NAYALex Duygu Sözlüğü”, Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi, Kasım 2021, Sayı 27
  • Senem Altan, M. Özpehlivan, “Duygusal Emek ve Tükenmişlik İlişkisi”, International Journal Of Management and Administration, 2019, Cilt 3, Sayı 5

(*) Ulus Baker, “Yüzeybilim Fragmanlar” , İletişim Yayınları, 2021